İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Zaman | Arapça | Vakit, çağ. |
Zambak | Arapça | Güzel ve iri çiçekli bir süs bitkisi. |
Zamir | Arapça | 1. İç, iç yüz. 2. Yürek, vicdan. 3. Gönülde gizli olan sır. 4. Adın yerini tutan sözcük. |
Zamire | Arapça | (zami:re) |
Zarif | Arapça | 1. Güzel, şık, ince,kibar tavırlı. 2. İnce esprili, esprilerle konuşan. |
Zarife | Arapça | Güzel, şık, ince. |
Zati | Arapça | (za:ti:) |
Zatinur | Arapça | (za:tinur) |
Zatiye | Arapça | (za:tiye) |
Zebercet | Arapça | Zümrütten daha açık yeşil olan, zümrüt kadar değerli olmayan bir süs taşı. |
Zehra | Arapça | (zehra:) |
Zekâi | Arapça | (zekâ:i) |
Zekâvet | Arapça | (zekâ:vet) |
Zekeriya | Arapça | Erkek. |
Zeki | Arapça | Anlayışlı, kavrayışlı, zekâ sahibi. |
Zekire | Arapça | (zeki:re) |
Zekiye | Arapça | Anlayışlı, kavrayışlı, zekâ sahibi. |
Zeliha | Arapça | bk. Züleyha - (züleyha:) |
Zemin | Farsça, Arapça | 1. Yer, yeryüzü. 2. Temel, dayanak. 3. Konu, tema. |
Zemzem | Arapça | Kâbe çevresindeki ünlü kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu. |
Zengin | Farsça, Arapça | 1. Parası, malı çok olan, varlıklı. 2. Verimli. 3. Gösterişli. |
Zennişan | Farsça, Arapça, Arapça | Ünlü, tanınmış kadın. |
Zennur | Arapça | bk. Zinnur - Nurlu, ışıklı, aydınlık. |
Zerafet | Arapça | (zera:fet) |
Zerefşan | Farsça, Arapça | 1. Altın saçan, altın saçıcı. 2. Altın kakmalı. 3. Bir lale türü. |
Zeren | Türkçe | Anlayışlı, kavrayışlı, zeki. Anlayışlı, kavrayışlı, zeki. |
Zergûn | Farsça, Arapça | Altın renkli. |
Zeria | Arapça | (zeri:a) |
Zerin | Farsça, Arapça | bk. Zerrin - 1. Altından yapılmış. 2. Altın gibi sarı, parlak. 3. Fulya. |
Zernişan | Farsça, Arapça | Kılıç, kalemtıraş gibi şeylerin üzerine kakma altınla yapılan işleme süs. |
Zerrin | Farsça, Arapça | 1. Altından yapılmış. 2. Altın gibi sarı, parlak. 3. Fulya. |
Zerrinkâr | Farsça, Arapça | Altınla süslenmiş. |
Zerrintaç | Farsça, Arapça | Altın taç. |
Zerrişte | Farsça, Arapça | Altın tel, sırma. |
Zeycan | Farsça, Arapça | Candan, cana yakın. |
Zeyneddin | Arapça | Dinin ziyneti, süsü. |
Zeynel | Arapça | bk. Zeynelabidin - (zeynela:bidin) |
Zeynelabidin | Arapça | (zeynela:bidin) |
Zeynep | Arapça | Değerli taşlar, mücevherler. |
Zeyni | Arapça | (zeyni:) |
Zeyniye | Arapça | Süslü. |
Zeyno | Türkçe | Zeynep adının bozulmuş biçimi. |
Zeynullah | Arapça | Allah'ın süsü. |
Zeynur | Arapça | bk. Zinnur - Nurlu, ışıklı, aydınlık. |
Zeyrek | Farsça, Arapça | 1. İlgi çekici. 2. Eli uz, usta. 3. Akıllı, zeki. |
Zeyyat | Arapça | Yağ yapan, zeytinyağı yapan kimse. |
Ziba | Farsça, Arapça | (zi:ba:) |
Zican | Arapça, Farsça | (zi:can) |
Zihni | Arapça | Zihinle, akılla ilgili. |
Zihniye | Arapça | Zihinle, akılla ilgili. |