| Kemalettin |
Arapça |
(kema:lettin) |
| Kemandar |
Farsça, Arapça |
Yay tutan, yay tutucu. |
| Kemter |
Farsça, Arapça |
1. Daha aşağı, daha değersiz. 2. Tam olmayan, eksik. |
| Kenan |
İbranice |
1. Vaat edilmiş ülke. 2. Cennet. 3. Hazreti Yakup'un ülkesi, Filistin. |
| Kent |
Soğd. |
Şehir, kasaba. |
| Kenter |
Soğd.Türkçe |
Şehirli, kentli. |
| Kepez |
Türkçe |
1. Yüksek dağ. 2. Mağara. 3. Gelin başlığı. 4. Kuşların başındaki uzun tüyler. |
| Keramet |
Arapça |
(kera:met) (kera:met) |
| Keramettin |
Arapça |
(kera:mettin) |
| Kerami |
Arapça |
(kera:mi) |
| Kerem |
Arapça |
1. Soyluluk. 2. Cömertlik, el açıklığı, bağış. |
| Keremşah |
Arapça, Farsça |
Eli açık, cömert şah. |
| Kerim |
Arapça |
1. Cömert, eli açık. 2. Ulu, büyük. |
| Keriman |
Arapça, Farsça |
Eli açıklar, cömertler. |
| Kerime |
Arapça |
Cömert, eli açık. |
| Kerimhan |
Arapça, Türkçe |
Eli açık, cömert hükümdar. |
| Kerman |
Farsça, Arapça |
bk. Kirman - Hisar, kale. |
| Kermen |
Farsça, Arapça |
bk. Kirman - Hisar, kale. |
| Kervan |
Farsça, Arapça |
Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük. hayvanı katar. |
| Kesek |
Türkçe |
1. Bel, çapa veya sabanın topraktan kaldırdığı iri parça. 2. Çimen yapmak için üzerindeki otuyla birlikte çıkarılmış çayır parçası. |
| Kesim |
Türkçe |
1. İki taraf arasındaki kararlaştırılan şey. 2. Biçim, endam, boy bos. 3. Bölüm, parça. 4. Yeryüzündeki sel yarıntıları. 5. Ürün kaldırma mevsimi. |
| Keskin |
Türkçe |
1. Etkili, sert. 2. Görevini iyi yapan. 3. Azgın. |
| Keskinay |
Türkçe |
Etkili, görevini iyi yapan kimse. |
| Keskinel |
Türkçe |
Etkili ve sert kişilikli kimse. |
| Keskiner |
Türkçe |
Etkili ve sert kişilikli kimse. |
| Keşfi |
Arapça |
1. Keşifle ilgili. 2. Keşfeden. |
| Keşfiye |
Arapça |
1. Keşifle ilgili. 2. Keşfeden. |
| Kete |
Türkçe |
Düğün armağanı. |
| Keven |
Türkçe |
1. Kimi türlerinden kitre denilen zamk çıkarılan dikenli bir çalı. 2. Bir tür kahve. |
| Kevkep |
Arapça Ar |
Yıldız. Yıldız. |
| Kevnî |
Arapça |
Var olmayla, varlıkla ilgili. |
| Kevser |
Arapça |
1. Cennette bir havuzun adı. 2. Kur’an-ı Kerim’in bir suresi. 3. Maddi ve manevi çokluk, kalabalık. 4. Cennette bulunduğuna inanılan bir ırmak. |
| Key |
Farsça, Arapça |
İran’da efsanevi Keyyaniler Hanedanı'nın padişahlarına verilen unvan. |
| Keyfi |
Arapça |
(keyfi:) |
| Keyhan |
Farsça, Arapça |
Dünya. |
| Kezban |
Farsça, Arapça |
Kâhya kadın, bir daireyi idare eden kadın. |
| Kezer |
Türkçe |
Kahraman. |
| Keziban |
Farsça, Arapça |
bk. Kezban. - Kâhya kadın, bir daireyi idare eden kadın. |
| Kılavuz |
Türkçe |
Yol gösteren, rehber. |
| Kılıç |
Türkçe |
Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah. |
| Kılıçal |
Türkçe |
"Kılıç takın, kuşan" anlamında kullanılan bir ad. |
| Kılıçalp |
Türkçe |
Kılıç gibi keskin yiğit. |
| Kılıçaslan |
Türkçe |
Kılıç gibi keskin, yürekli kimse. |
| Kılıçbay |
Türkçe |
Kılıç gibi keskin kimse. |
| Kılıçel |
Türkçe |
Eli kılıç gibi etkili olan kimse. |
| Kılıçer |
Türkçe |
Kılıç gibi keskin kimse. |
| Kılıçhan |
Türkçe |
Kılıç gibi keskin hükümdar. |
| Kılınç |
Türkçe |
Davranış, yaradılış, huy. |
| Kımız |
Türkçe |
Kısrak sütünden yapılan bir içki. |
| Kın |
Türkçe |
Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı. |