| Kayahan |
Türkçe |
Kaya gibi güçlü hükümdar. |
| Kayan |
Türkçe |
1. Akarsu, sel. 2. Yassı, düz, kat kat oluşmuş taşlar. |
| Kayansel |
Türkçe, Arapça |
Sel gibi taşan, coşan kimse. |
| Kayar |
Türkçe |
Gurur. |
| Kayaş |
Türkçe |
Akraba, hısım. |
| Kayatekin |
Türkçe |
Kaya gibi güçlü kimse. |
| Kayatimur |
Türkçe |
Kaya ve demir gibi sert, güçlü kimse. |
| Kayatürk |
Türkçe |
Kaya gibi sert Türk. |
| Kaygısız |
Türkçe |
Endişesiz, hiçbir şeye aldırış etmeyen. |
| Kaygusuz |
Türkçe |
bk. Kaygısız - Endişesiz, hiçbir şeye aldırış etmeyen. |
| Kayhan |
Türkçe |
bk. Kayıhan - Güçlü hükümdar. |
| Kayı |
Türkçe |
1. Yağmur, sağanak, bora. 2. Sağlam, güçlü, sert. |
| Kayıbay |
Türkçe |
Sağlam, güçlü, sert kimse. |
| Kayıhan |
Türkçe |
Güçlü hükümdar. |
| Kayın |
Türkçe |
1. Kayıngillerderı, kışın yaprak döken, güzel görünüşlü orman ağacı. 2. Kardeş, hısım, akraba. |
| Kayıt |
Türkçe |
1. Araç, eşya. 2. Saban. 3. İş, güç. 4. Kış için ayrılan yiyecek. |
| Kayıtmış |
Türkçe |
Geri dönmüş, geri gelmiş, vazgeçmiş. |
| Kaymak |
Türkçe |
1. Sütün yüzünde toplanan yağlı katman 2. En seçkin, en güzel. |
| Kaymas |
Türkçe |
bk. Kaymaz - Yılmayan, azimli, cesur. |
| Kaymaz |
Türkçe |
Yılmayan, azimli, cesur. |
| Kaynak |
Türkçe |
1. Bir suyun çıktığı yer. 2. Neşe, sevinç. 3. Eğlendirici, neşeli kimse. |
| Kaynar |
Türkçe |
bk. Kaynak - 1. Bir suyun çıktığı yer. 2. Neşe, sevinç. 3. Eğlendirici, neşeli kimse. |
| Kaynarkan |
Türkçe |
Coşkulu, hareketli kimse. |
| Kayra |
Türkçe |
Büyük bir kimseden gelen iyilik, ihsan. |
| Kayraalp |
Türkçe |
İyiliksever yiğit. |
| Kayrabay |
Türkçe |
İyiliksever, saygın kimse. |
| Kayrahan |
Türkçe |
İyiliksever hükümdar. |
| Kayral |
Türkçe |
Kayrılan, himaye edilen kimse. |
| Kayran |
Türkçe |
1. Orman içindeki ağaçsız alan. 2. Kayan yer. 3. İnce çakıllı, kumlu toprak. |
| Kayser |
Arapça |
1. Eski Roma ve Bizans İmparatorlarının sanı. 2. Hükümdar. |
| Kayyum |
Arapça |
Ezelî ve ebedî olan, değişmeyen. |
| Kazak |
Türkçe |
1. Göçebe, akıncı. 2. Rusya'da yaşayan bir Türk kavmi. 3. Genç, taze. 4. İnatçı. |
| Kazakhan |
Türkçe |
İnatçı hükümdar. |
| Kazan |
Türkçe |
Olumlu etkiler bırakan kimse. |
| Kazanhan |
Türkçe |
Olumlu etkiler bırakan hükümdar. |
| Kazgan |
Türkçe |
bk. Kazan - Olumlu etkiler bırakan kimse. |
| Kâzım |
Arapça |
(kâ:zım) |
| Kâzime |
Arapça |
(kâ:zime) |
| Kebir |
Arapça |
1. Büyük, ulu. 2. Çocukluktan çıkmış genç. 3. Yaşça büyük, yaşlı. |
| Kebire |
Arapça |
(kebi:re) |
| Kebuter |
Farsça, Arapça |
(kebu:ter) |
| Kekik |
Türkçe |
Güzel kokulu bir bitki. |
| Keklik |
Türkçe |
1. Güvercin büyüklüğünde, eti için avlanan, tüyü boz, ayakları ve gagası kırmızı renkte, beğenilen bir kuş 2. Alımlı, güzel kadın. |
| Kelâmi |
Arapça |
(kelâ:mi) |
| Kelebek |
Türkçe |
1. Vücudu, kanatları ince pullarla ve türlü renklerle örtülü, dört kanatlı, çok sayıda türü olan böcek. 2. Narin, zarif kadın. |
| Keleş |
Türkçe |
1. Güzel, yakışıklı kimse. 2. Yiğit, cesur, bahadır. |
| Keleşbay |
Türkçe |
1. Güzel, yakışıklı kimse. 2. Yiğit, cesur, bahadır kimse. |
| Keleşhan |
Türkçe |
1. Güzel, yakışıklı hükümdar. 2. Yiğit, cesur, bahadır hükümdar. |
| Keleştimur |
Türkçe |
1. Güzel, yakışıklı, güçlü kimse. 2. Yiğit, cesur, bahadır. |
| Kemal |
Arapça |
1. Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik. 2. En yüksek değer. |