İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Kınalp | Türkçe | Kın-alp. |
Kınay | Türkçe | Çok çalışan, etkin, faal. |
Kınayman | Türkçe | Çalışkan, etkin kimse. |
Kınaytürk | Türkçe | Çok çalışan, etkin, faal Türk. |
Kınel | Türkçe | Çok çalışan, etkin, faal kimse. |
Kıner | Türkçe | Çok çalışan, etkin, faal kimse. |
Kınık | Türkçe | 1. Kaynak, memba. 2. İstek, arzu, gayret. 3. Obur. 4. Oğuzların 24 boyundan biri. |
Kınıkaslan | Türkçe | Gayretli, çabalayan kimse. |
Kınış | Türkçe | İstek, arzu, heves. |
Kıpçak | Türkçe | XI-XV. yüzyıllarda, Ural dağlarıyla Volga ırmağı arasında yaşamış bir Türk boyu. |
Kıraç | Türkçe | Bitek olmayan, verimsiz veya sulanmayan yer. |
Kıralp | Türkçe | Ak saçlı ve sakallı, yaşlı yiğit. |
Kıran | Türkçe | 1. Çevre, kıyı, kenar. 2. Ufuk. 3. Tepe, yamaç, bayır. |
Kıranalp | Türkçe | Düşmanı bozguna uğratan yiğit. |
Kıraner | Türkçe | Düşmani bozguna uğratan kimse. |
Kırat | Arapça | 1. Elmas, zümrüt gibi değerli taşların tartısında kullanılan ölçü birimi. 2. Nitelik, değer. |
Kıratlı | Arapça, Türkçe | Değerli, nitelikli. |
Kıray | Türkçe | 1. Genç, delikanlı. 2. Ürün vermeyen arazi. 3. Eşkıya, yol kesen. |
Kırbay | Türkçe | Yaşlı, ak sakallı kimse. |
Kırboğa | Türkçe | Güçlü, kuvetli yaşlı kimse. |
Kırbörü | Türkçe | Yaşlı, ak sakallı deneyimli kimse. |
Kırca | Türkçe | 1. Dolu. 2. Ufak ve sert taneli kar. 3. Bora, rüzgârla karışık yağmur. |
Kırçiçek | Türkçe | Kır çiçeği. |
Kırdar | Türkçe | Ölçülü davranış, sakınganlık. |
Kırdarlı | Türkçe | Ölçülü, sakıngan kimse. |
Kırgız | Türkçe | 1. Gezici, gezgin. 2. Çoğunlukla Kırgızistan'da toplu durumda yaşayan, Türk soyundan gelen bir halk. |
Kırhan | Türkçe | Yaşlı, ak sakallı hükümdar. |
Kırman | Türkçe | Saçlarına ak düşmüş adam. |
Kırtay | Türkçe | Saçlarona ak düşmüş kimse. |
Kırteke | Türkçe | Saçlarına ak düşmüş kimse. |
Kırtekin | Türkçe | Saçlarına ak düşmüş kimse. |
Kısmet | Arapça | Allah’ın herkese uygun gördüğü yaşama durumu, nasip, kader. Allah'ın herkese uygun gördüğü yaşama durumu, nasip, kader. |
Kıvanç | Türkçe | Övünç, iftihar. Övünç, iftihar. |
Kıvançer | Türkçe | Övünen, iftihar eden kimse. |
Kıvançlı | Türkçe | Kıvanç duyan, sevinçli. |
Kıvılcım | Türkçe | 1. Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateş parçası. 2. Harekete geçiren etken. |
Kıyam | Arapça | Kalkma, ayağa kalkma. |
Kıyan | Türkçe | Dağdan hızla inen sel. |
Kıyas | Arapça | 1. Tutma, denk sayma. 2. Karşılaştırma, oranlama. |
Kıymet | Arapça | 1. Değer. 2. Değerli, nitelikli. |
Kızan | Türkçe | Çocuk, delikanlı. |
Kızgın | Türkçe | 1. Çok ısınmış, ısıtılmış. 2. Kızmış olan, öfkeli. |
Kızgınbey | Türkçe | Öfkeli, kızmış bey. |
Kızgınok | Türkçe | Kızmış, öfkelenmiş kimse. |
Kızgınyiğit | Türkçe | Kızmış, öfkelenmiş yiğit kimse. |
Kızhanım | Türkçe | Az bulunur hanımefendi. |
Kızık | Türkçe | 1. Öfkeli, sert, kırıcı. 2. İstek, heves, arzu. |
Kızıl | Türkçe | 1. Parlak kırmızı renk. 2. Altın, para. |
Kızılaslan | Türkçe | Altın gibi yüreği olan cesur kimse. |
Kızılateş | Türkçe | Çok iyi yanan ateş. |