İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Kamanbay | Türkçe | Saygın, değerli kimse. |
Kamar | Türkçe | Hekim, doktor. |
Kambay | Türkçe | Hekim, tabip. |
Kamber | Arapça | 1. Hz. Ali'nin sadık kölesi. 2. Bir eve çok gelen kimse. |
Kamer | Arapça | Ay. |
Kamertab | Arapça, Farsça | 1. Aydınlık, ışık. 2. Ay ışığı, mehtap. |
Kamet | Arapça | (ka:met) |
Kâmil | Arapça | 1. Olgun, yetkin kimse. 2. Kültürlü, bilgili, bilgin. 3. Bütün, tam, eksiksiz. |
Kâmile | Arapça | (kâ:mile) |
Kâmran | Farsça, Arapça | (kâ:mran) (kâ:mran) |
Kamu | Türkçe | 1. Bütün, hep. 2. Halk. |
Kâmuran | Farsça, Arapça | (kâ:muran) (kâ:muran) |
Kanağan | Türkçe | Çabuk inanan, kanan. |
Kanak | Türkçe | Çabuk aldanan, saf. |
Kanat | 1. Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ. 2. Yan, taraf. | |
Kanbay | Türkçe | Kanmış, doymuş, varlıklı kimse. |
Kanber | Arapça | bk. Kamber - 1. Hz. Ali'nin sadık kölesi. 2. Bir eve çok gelen kimse. |
Kandemir | Türkçe | Güçlü soydan gelen kimse. |
Kaner | Türkçe | Soyu yiğit olsn kimse. |
Kanık | Türkçe | İnanç, kanı. |
Kanıkor | Türkçe | Ateşli, canlı yaradılışta olan kimse. |
Kanıt | Türkçe | Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanı verici belge, delil. |
Kani | Arapça | (ka:ni) |
Kâni | Arapça | (kâ:ni) |
Kaniye | Arapça | (ka:niye) |
Kanpolat | Türkçe, FaTürkçe | Yiğit, kahraman kimse. |
Kanpulat | Türkçe, Farsça, Arapça | bk. Kanpolat - Yiğit, kahraman kimse. |
Kansu | Türkçe | Soyu su gibi saf ve temiz olan. |
Kansun | Türkçe | "Kansın, inansın" anlamında kullanılan bir ad. |
Kanturalı | Türkçe | Zengin yaşayan. |
Kantürk | Türkçe | Türk soyundan gelen. |
Kanun | Arapça | (ka:nun) |
Kanver | Türkçe | "Canlılık kat" anlamında kullanılan bir ad. |
Kapagan | Türkçe | 1. Çokça kapan, alan. 2. 691-716 Yılları arasında hüküm sürmüş olan Göktürk kağanı. |
Kapar | Türkçe | 1. Akıl. 2. Ruh. |
Kapçak | Türkçe | 1. Kale kuşatmasında duvara çakılmış büyük çember. 2. Bayrak. |
Kapkın | Türkçe | Uygun, düzenli. |
Kaplan | Türkçe | Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarı postu olan çevik ve yırtıcı hayvan. |
Kaptan | İTürkçe | Gemi yönetimiyle görevli en yüksek görevli. |
Kara | Türkçe | 1. En koyu renk, siyah. 2. Zenci, esmer. |
Karaalp | Türkçe | Esmer, kara yağız yiğit. |
Karabaş | Türkçe | 1. Hiç evlenmemiş erkek, bekâr. 2. Evlenmeyen rahip. 3. Kışa dayanıklı sert buğday. |
Karabatak | Türkçe | 1. Balıkla beslenen, gagası uzun ve sivri kara tüylü bir deniz kuşu. 2. Geleceğini düşünmeden yaşayan, savurgan. |
Karabay | Türkçe | Esmer, yağız kimse. |
Karabet | Arapça | (kara:bet) |
Karabey | Türkçe | Esmer, yağız bey. |
Karaboğa | Türkçe | Güçlü, kuvvetli esmer kimse. |
Karabörü | Türkçe | İşini iyi bilen esmer kimse. |
Karabudun | Türkçe | Esmer milletten olan. |
Karabuğday | Türkçe | Tohumları için yetiştirilen bir yıllık bitki. |