| İrgün |
Türkçe |
Sabahın erken saatleri. |
| İris |
Yunanca |
1. Mitolojide geçen, Tanrıların elçisi ve gökkuşağının simgesi olarak bilinen kızın adı. 2. Çiçek adı. 3. Gözün bir tabakası. |
| İrşat |
Arapça |
Doğru yolu gösterme, uyarma. |
| İrtek |
Türkçe |
1. Şafak vaktinde doğan. 2. Masal, efsane. |
| İsa |
İbranice |
(i:sa:) |
| İsabet |
Arapça |
(isa:bet) |
| İsen |
Türkçe |
Esen, esenlikte olan. |
| İsenbike |
Türkçe |
Esenlikte olan kadın. |
| İsenkutluğ |
Türkçe |
Esenlikte ve uğurlu olan. |
| İsfendiyar |
Farsça, Arapça |
İran Mitolojisinde adı geçen hükümdarın adı. |
| İshak |
İbranice |
1. Gülen. 2. Kutsal kitaplarda adı geçen İbrani peygamberi. |
| İskender |
Arapça |
1. Padişah. 2. M.Ö. 356-323 arasında yaşayan, Yunanistan, İran, Anadolu, Suriye ve Hindistan’ı ele geçirmiş olan büyük kumandan. |
| İskit |
Yunanca |
1. Milattan önce Orta Asya’dan Güney Rusya’ya göç ederek burada imparatorluk kuran kavim. 2. Koşuda dördüncü gelen at. |
| İslâm |
Arapça |
1. Hz. Muhammed´in yaydığı din, Müslümanlık. 2. Müslüman dininden olan kimse, Müslüman. |
| İslim |
Farsça, Arapça |
1. Çin işine benzer şekilde yapılmış bir tür süs, bezek. 2. Buhar. |
| İslimî |
Farsça, Arapça |
(isli:mî) |
| İsmail |
İbranice |
(isma:il) |
| İsmet |
Arapça |
1. Masumluk, günahsızlık, temizlik. 2. Haramdan çekinme, namus. |
| İsmican |
Arapça, Türkçe, Farsça |
Adı da kendi gibi sevimli olan. |
| İsmigül |
Arapça, Türkçe, Farsça |
Adı da kendi gibi güzel olan. |
| İsmihan |
Arapça, Türkçe |
Adı hükümdar adı gibi olan. |
| İsminaz |
Arapça, Türkçe, Farsça |
Adı gibi kendi de nazlı olan. |
| İsminur |
Arapça, Türkçe |
Adı da kendi gibi güzel olan. |
| İsrafil |
Arapça |
(isra:fil) |
| İstemihan |
Türkçe |
Göktürk Devletinin kurucusu Bumin Kağan'ın kardeşi olan Türk hakanı. |
| İstikbal |
Arapça |
1. Gelecek zaman, gelecek. 2. Karşılama. |
| İstiklâl |
Arapça |
Bağımsızlık, özgürlük. Bağımsızlık, özgürlük |
| İsvan |
Türkçe |
Sacda pişen ekmeği çevirmeye yarayan araç. |
| İşcan |
Türkçe, Farsça, Arapça |
Çalışkan, becerikli, iş bilen. |
| İşgüden |
Türkçe |
İş yapan, çalışan. |
| İşgüder |
Türkçe |
İş yapan, çalışan. |
| İşkur |
Türkçe |
"Bir iş edin" anlamında kullanılan bir ad. |
| İşman |
Türkçe |
bk. İşmen - İş yapmayı seven, çalışkan kimse. |
| İşmen |
Türkçe |
İş yapmayı seven, çalışkan kimse. |
| İşseven |
Türkçe |
İş yapmayı seven kimse. |
| İşsever |
Türkçe |
İş yapmayı seven kimse. |
| İşvekâr |
Arapça, Farsça |
İşveli, nazlı, edalı. |
| İtibar |
Arapça |
1. Saygı gösterme, önem verme. 2. Onur, şeref. |
| İvecen |
Türkçe |
Aceleci, canı tez. |
| İvegen |
Türkçe |
Aceleci, canı tez. |
| İyem |
Türkçe |
Güzellik. Güzellik. |
| İyicil |
Türkçe |
İyilik etmeyi seven, iyiliksever. |
| İyidoğan |
Türkçe |
Doğumu uğur getiren. |
| İyigün |
Türkçe |
İyi günde doğan. |
| İyimser |
Türkçe |
1. Her olayı umutla karşılayan ve her şeyin sonunu iyi gören. 2. İyiliksever kimse. |
| İyiol |
Türkçe |
"İyi ol, iyi davran" anlamında kullanılan bir ad. |
| İyisan |
Türkçe |
İyi adla anılan, iyi tanınan kimse. |
| İyisoy |
Türkçe |
Temiz ve iyi tanınmış soydan gelen kimse. |
| İyiyürek |
Türkçe |
Başkaları için hep iyilik düşünen, iyiliksever kimse. |
| İzboğa |
Türkçe |
Güçlü, kuvvetli bir iz bırakan kimse. |