| İzbörü |
Türkçe |
Kurt izi. |
| İzbudak |
Türkçe |
Soyu iyi bir iz bırakmış olan kimse. |
| İzbudun |
Türkçe |
Tarihe geçen millet. |
| İzbul |
Türkçe |
"Soyunu, sopunu araştır" anlamında kullanılan bir ad. |
| İzel |
Türkçe |
İz bırakan bir ele sahip olan kimse. |
| İzem |
Arapça |
Büyüklük, ululuk. Büyüklük, ululuk. |
| İzgi |
Türkçe |
bk. İzgü - 1. İyi, güzel. 2. Akıllı, adaletli. |
| İzgü |
Türkçe |
1. İyi, güzel. 2. Akıllı, adaletli. |
| İzgül |
Türkçe, Farsça, Arapça |
Gül gibi güzel etki yapan. |
| İzgün |
Türkçe |
Güneş gibi parlak bir iz bırakan. |
| İzzet |
Arapça |
1. Değer, kıymet. 2. Yücelik, ululuk. 3. Güç, kuvvet. 4. Saygı, ikram. |
| İzzettin |
Arapça |
Dinin değeri, gücü ve ululuğu. |
| Jale |
Farsça, Arapça |
(ja:le) |
| Jülide |
Farsça, Arapça |
Karmakarışık, dağınık, birbirine girmiş. |
| Kaan |
Türkçe |
bk. Kağan - 1. Hanların hanı, hükümdar. 2. Tarihte Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad. |
| Kabadayı |
Türkçe |
1. İyi dövüşen, korkusuz, kendine özgü namus kurallarının dışına çıkmayan kimse. 2. Yürekli. |
| Kaban |
Türkçe |
Savaşçı, dövüşken. |
| Kabil |
Arapça |
(ka:bil) |
| Kadagan |
Türkçe |
Buyruk, emir. |
| Kadam |
Türkçe |
Dost, arkadaş. Dost, arkadaş. |
| Kadem |
Arapça |
1. Uğur. 2. Ayak. |
| Kader |
Arapça |
1. Alın yazısı, yazgı. 2. Genellikle kaçınılmaz kötü talih. |
| Kadın |
Türkçe |
1. Erişkin dişi insan. 2. Evlenmiş kız. 3. Eskiden bayan anlamında kullanılan bir san. 4. Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan . |
| Kadınana |
Türkçe |
Deneyimli, yaşlı, saygı gösterilen kadın. |
| Kadıncık |
Türkçe |
Hanımefendi. |
| Kadife |
Arapça |
1. Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş. 2. Yumuşak, sakin, iyi huylu. |
| Kadim |
Arapça |
Eski. |
| Kadime |
Arapça |
(kadi:me) |
| Kadir |
Arapça |
1. Kuvvetli, güçlü, kudret sahibi. 2. Değer, onur, kıymet, şeref. 3. Allah’ın adlarındandır. |
| Kadire |
Arapça |
Güçlü, kuvvetli. |
| Kadrettin |
Arapça |
Dinin kudreti, gücü. |
| Kadri |
Arapça |
Değer, kıymet, onurla ilgili. |
| Kadrihan |
Arapça, Türkçe |
Değerli, saygın hükümdar. |
| Kadriye |
Arapça |
Değer, kıymet, onurla ilgili. |
| Kafar |
Türkçe |
Arkadaş, dost. |
| Kağan |
Türkçe |
1. Hanların hanı, hükümdar. 2. Tarihte Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad. |
| Kahir |
Arapça |
(kahir) |
| Kahraman |
Farsça, Arapça |
1. Yiğit, cesur. 2. Bir olayın, serüvenin başlıca kişisi. 3. Sessiz, yumuşak kimse. |
| Kaim |
Arapça |
(ka:im) |
| Kakınç |
Türkçe |
1. Öfke, kızgınlık, sitem. 2. Vurma, vuruş. 3. Harekete geçiş, ayağa kalkış. |
| Kala |
Arapça |
1. Kale, hisar. 2. (T.) Atmaca. |
| Kalagay |
Türkçe |
Al, kırmızı renk. |
| Kalender |
Farsça, Arapça |
Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan alçak gönüllü kimse. |
| Kalgay |
Türkçe |
1. İzci kumandanı. 2. Tarihte Kırım veliahdına verilen san. |
| Kalkan |
Türkçe |
1. Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık. 2. Koruyucu |
| Kalmık |
Türkçe |
bk. Kalmuk - 1. Göz kapağı. 2. Tüylü yün kumaş. 3. Asya’da eski bir Moğol kabilesinin adı. |
| Kalmuk |
Türkçe |
1. Göz kapağı. 2. Tüylü yün kumaş. 3. Asya’da eski bir Moğol kabilesinin adı. |
| Kam |
Türkçe |
1. Hekim. 2. Düşünür. |
| Kamacı |
Türkçe |
Top kaması yapan veya onaran kimse. |
| Kaman |
Türkçe |
Dağların doruğuna yakın olan yerler. |