İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
İlalmış | Türkçe | bk. İlalan - Ülke alan, ülke fetheden. |
İlarslan | Türkçe | Ülkenin en güçlü insanı. |
İlay | Türkçe | Ülkenin en güzeli. |
İlayda | Türkçe | Su perisi. |
İlaydın | Türkçe | Ülkenini aydın ve mutlu kimsesi. |
İlbars | Türkçe, Farsça, Arapça | Ülkenini en güçlü kimsesi. |
İlbasan | Türkçe | Bir ülke üzerine yürüyen, o ülkeyi fetheden. |
İlbasmış | Türkçe | bk. İlbasan - Bir ülke üzerine yürüyen, o ülkeyi fetheden. |
İlbastı | Türkçe | bk. İlbasan - Bir ülke üzerine yürüyen, o ülkeyi fetheden. |
İlbaş | Türkçe | Bir ülkenin başı, hükümdar. |
İlbay | Türkçe | Vali. |
İlbeg | Türkçe | bk. İlbey - Memleketin, ülkenin hükümdarı. |
İlbek | Türkçe | bk. İlbey - Memleketin, ülkenin hükümdarı. |
İlbey | Türkçe | Memleketin, ülkenin hükümdarı. |
İlbeyi | Türkçe | bk. İlbey - Memleketin, ülkenin hükümdarı. |
İlbike | Türkçe | Ülkenin hanımefendisi. |
İlbilge | Türkçe | Ülkenin en bilge kişisi. |
İlboğa | Türkçe | Ülkenini en güçlü kimsesi. |
İlbozan | Türkçe | Ülkenin altını üstüne getiren kimse. |
İlbozdu | Türkçe | "Ülkenin altını üstüne getirdi" anlamında kullanılan bir ad. |
İlbudun | Türkçe | Memleket halkı. |
İlcan | Türkçe, Farsça, Arapça | Memleketin sevimlisi. |
İlçi | Türkçe | bk. Elçi - 1. Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kimse. 2. Bir uzlaşma sağlamak için birinin yanına gönderilen kimse. 3. Peygamber. |
İldem | Türkçe | Yaptığı işin kötü sonuç vermesinden üzülen, pişmanlık duyan kimse. |
İldemer | Türkçe | Yaptığı işin kötü sonuç vermesinden üzülen, pişmanlık duyan kimse. |
İldemir | Türkçe | Ülkenin güçlü kimsesi. |
İlden | Türkçe | Yaptığı işin kötü sonuç vermesinden üzülen, pişmanlık duyan. |
İldeniz | Türkçe | Ülkenin denizi. |
İldeş | Türkçe | Aynı ülkeden olanlardan her biri. |
İlergin | Türkçe | Ülkenini olgun kimsesi. |
İleri | 1. Benzerlerini geride bırakmış. 2. Henüz gelmemiş zaman, gelecek. | |
İlerigün | Türkçe | Önceki gün |
İlgar | Türkçe | bk. Ilgar - 1. Çok çabuk, hızlı. 2. Hücum, akın. 3. Verilen söz. 4. Havanın parlak, açık olması. 5. Öfke. |
İlgazi | Türkçe, Arapça | (ilga:zi) |
İlgi | Türkçe | İki şey arasındaki herhangi bir bağlılık, ilişki. |
İlgin | Türkçe | bk. Elgin - Garip, yabancı, gurbette yaşayan. Garip, yabancı, gurbette yaşayan. |
İlginay | Türkçe | Garip, yabancı, gurbette yaşayan güzel kimse. |
İlginç | Türkçe | İlgi uyandıran, ilgi ve dikkat çeken. |
İlgü | Türkçe | Engel. Engel. |
İlgül | Türkçe, Farsça, Arapça | Memleketin güzeli. |
İlgün | Türkçe | Halk, ulus, ahali. Halk, ulus, ahali. |
İlham | Arapça | 1. İçe, gönle doğma, esin. 2. İçe, gönle doğan şey. 3. Allah’ın Peygamberlerin yüreğine doğdurduğu Tanrısal âleme özgü duygu ve düşünceler. |
İlhami | Arapça | (ilha:mi) |
İlhan | Türkçe | 1. Hükümdar, imparator. 2. Eskiden Moğol İmparatorlarına verilen san. |
İlig | Türkçe | Eski Türklerde hükümdar. |
İlim | Arapça | 1. Bilme, biliş, bir şeyin doğrusunu bilme. 2. Bilim. |
İlimdar | Arapça, Farsça | Bilim sahibi, bilgili kimse. |
İlkan | Türkçe | "Öncelikle an, hatırla" anlamında kullanılan bir ad. |
İlkay | Türkçe | Ayın hilal durumu, yeni ay. |
İlkbahar | Türkçe, Farsça, Arapça | Yılın ılık mevsimi, bahar. |