İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Feyiz | Arapça | 1. Bolluk, bereket. 2. Suyun taşıp akması. 3. Bilim, bilgi. |
Feyman | Farsça, Arapça | Ahlakta olgunluğu amaçlama, iyi ahlaka yönelme. |
Feyyaz | Arapça | 1. Bereket ve bolluk veren. 2. Allah. |
Feyza | Arapça | (feyza:) |
Feyzan | Arapça | 1. Bolluk, bereket. 2. Taşma, taşkın. |
Feyzettin | Arapça | Dinin bereketi. |
Feyzi | Arapça | 1. Bollukla, bereketle ilgili. 2. Bilimle, bilgiyle ilgili. |
Feyziye | Arapça | 1. Bollukla, bereketle ilgili. 2. Bilimle, bilgiyle ilgili. |
Feyzullah | Arapça | Allah’ın bereketi. |
Feza | Arapça | (feza:) (feza:) |
Fezahan | Arapça, Türkçe | (feza:han) |
Fezai | Arapça | (feza:i) |
Fezanur | Arapça | (feza:nur) |
Fırat | Arapça | 1. Asurca. Geniş akarsu. 2. Far. Geçit veren, üstünden geçmeye uygun. 3. Türkiye ve Suriye’nin doğu bölgelerini sulayan, Irak’ı aşan, Dicle ırmağıyla birleşerek Basra körfezine dökülen büyük nehir. |
Fıtnat | Arapça | Zihin açıklığı, kolay kavrama ve anlama yeteneği, zekâ. |
Fidan | Rumca | 1. Yeni yetişen ağaç veya ağaççık. 2. Ağacın kökünden çıkan. 3. İnce uzun, narin, zarif. |
Fidangül | Rumca, Farsça, Arapça | Gül fidanı. |
Fide | Rumca | Başka bir yere dikilmek için hazırlanmış körpe çiçek. |
Figan | Farsça, Arapça | Istırap ile bağırma, inleme. |
Figen | Farsça, Arapça | Yaralayan, kıran, düşüren. |
Fikir | Arapça | 1. Düşünce. 2. Anlayış. 3. Zihin, us. |
Fikret | Arapça | 1. Düşünce, fikir. 2. Zihin, akıl. 3. Kuruntu. |
Fikrettin | Arapça | Din düşüncesi. |
Fikri | Arapça | Düşünülerek oluşturulan, fikirle ilgili. |
Fikriye | Arapça | Düşünülerek oluşturulan, fikirle ilgili. |
Filbahar | Farsça, Arapça | Ormanlarda yetişen, beyaz, mavi, mor çiçekler açan, tırmanıcı sarılgan bitki. |
Filiz | Rumca | 1. Tohumdan veya tomurcuktan çıkan körpe sürgün. 2. İnce uzun, zayıf, narin kız. |
Filizer | Rumca, Türkçe | Genç, toy, delikanlı. |
Firaz | Farsça, Arapça | 1. Yüksek, yukarı. 2. Yokuş, çıkış. |
Firdevs | Farsça, Arapça | Cennet, cennet bahçesi. |
Firdevsi | Farsça, Arapça | 1. Cennete ait, cennetle ilgili. 2. İran’ın ünlü şairi, Şehname’nin yazarı. |
Firkat | Arapça | Ayrılık, dostlardan ve sevgiliden ayrılma. |
Firuz | Farsça, Arapça | (fi:ruz) |
Firuzan | Farsça, Arapça | (firu:zan) |
Firuze | Arapça | (firu:ze) |
Fitnat | Arapça | bk. Fıtnat - Zihin açıklığı, kolay kavrama ve anlama yeteneği, zekâ. |
Fuat | Arapça | Gönül, kalp, yürek. |
Ful | Arapça | Büyük beyaz çiçekleri kokulu, boyu üç metreyi bulabilen bir ağaççık ve bunun beyaz, kokulu çiçeği. |
Fulya | İTürkçe | Nergisgillerden bir bitki ve onun güzel renkli, kokulu çiçeği. |
Funda | Rumca | Kurak yerlerde yetişen çalı türünden bir ağaççık. |
Furkan | Arapça | 1. İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki farkı gösteren her şey. 2. Kur'an-ı Kerim. |
Fuzuli | Arapça | (fuzu:li:) |
Fügen | Farsça, Arapça | bk. Figen - Yaralayan, kıran, düşüren. |
Füruzan | Farsça, Arapça | (füru:zan) |
Füruzende | Farsça, Arapça | (füru:zende) |
Füsun | Farsça, Arapça | Sihir, büyü. |
Füsunkâr | Farsça, Arapça | 1. Büyüleyici. 2. Sihirbaz, büyücü. |
Fütüvvet | Arapça | 1. Mertlik, yiğitlik. 2. Soy temizliği. 3. Cömertlik. |
Gaffar | Arapça | 1. Çok bağışlayıcı, bağışlayan. 2. Allah’ın sıfatlarındandır. |
Gafir | Arapça | (ga:fir) |