İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Gençtürk | Türkçe | Genç Türk. |
Genez | Türkçe | 1. Kolay. 2. Yaraşır, uygun. |
Geray | Türkçe | bk. Giray - Eskiden Kırım hanlarının ve han ailesinden olan prenslerin kullandığı san. |
Gerçek | Türkçe | 1. Doğru, dürüst. 2. Temel, başlıca, asıl doğayı yansıtan. |
Gerçeker | Türkçe | 1. Dürüst kimse. 2. Ermiş, veli. 3. Kılavuz, yol gösteren. |
German | Farsça, Arapça | bk. Kirman - Hisar, kale. |
Gevher | Farsça, Arapça | 1. Elmas, mücevher, inci. 2. Bir şeyin aslı, mayası. |
Gevheri | Farsça, Arapça | (gevheri:) |
Gezenay | Türkçe | Gezip dolaşan kimse. |
Gezer | Türkçe | Dolaşan, gezen, gezici. |
Gezgin | Türkçe | Çok gezen, çok gezi yapan kimse. |
Gezginer | Türkçe | Çok gezen kimse. |
Gıyas | Arapça | 1. Yardım. 2. Yardımcı kimse. |
Gıyasettin | Arapça | (gıya:settin) |
Gıyasi | Arapça | (gıya:si:) |
Giray | Moğolca | Eskiden Kırım hanlarının ve han ailesinden olan prenslerin kullandığı san. |
Girayalp | Türkçe | Hükümdar yiğit. |
Girayer | Türkçe | Hükümdar olan kimse. |
Girayhan | Türkçe | Hükümdar. |
Girgin | Türkçe | Herkesle çok çabuk yakınlık kuran, her işe girişen, sokulgan. |
Girginalp | Türkçe | Herkesle çok çabuk yakınlık kuran, her işe girişen, sokulgan yiğit. |
Girginer | Türkçe | Herkesle çok çabuk yakınlık kuran, her işe girişen, sokulgan kimse. |
Girginkoç | Türkçe | Herkesle çok çabuk yakınlık kuran, her işe girişen, sokulgan kimse. |
Girizan | Farsça, Arapça | (giri:zan) |
Giz | Türkçe | Gizli tutulan şey, sır. |
Gizay | Türkçe | Sır saklayan kimse. |
Gizem | Türkçe | Aklın erişemediği veya çözülemeyen şey, sır. |
Gizer | Türkçe | Sır saklayan kimse. |
Gizmen | Türkçe | Giz saklayan kimse. |
Gonca | Farsça, Arapça | Tam açılmamış çiçek, gül. |
Goncafem | Farsça, Arapça | Gonca ağızlı olan. |
Goncafer | Farsça, Arapça | Gonca gibi parlak olan. |
Goncagül | Farsça, Arapça | Gonca ve gül. |
Goncater | Farsça, Arapça | Taze, açılamamış gonca. |
Gonce | Farsça, Arapça | bk. Gonca - Tam açılmamış çiçek, gül. |
Göcek | Türkçe | 1. Taze, güzel. 2. Bir karış boyunda büyümüş ekin. 3. Köşe, kenar, kıyı. |
Göçen | Türkçe | Göçmen, muhacir. |
Göçer | Türkçe | 1. Yer, yurt edinmeyen, göç etmekten hoşlanan. 2. Göçebe. |
Göçmen | Türkçe | Kendi ülkesinden ayrılarak yerleşmek için başka ülkeye giden kimse. |
Göğem | Türkçe | 1. Yeşile çalar mor renk. 2. Bir çeşit yabani ekşi erik. 3. Yapraklanmış ekin. |
Göğen | Türkçe | 1. Yeşillik. 2. Bir tür mantar. |
Göğünç | Türkçe | Özlem, hasret. |
Göğüş | Türkçe | Sarı saçlı, mavi gözlü kimse. |
Gök | Türkçe | 1. Yeryüzünün üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk. 2. Mavi renk. |
Gökalp | Türkçe | Mavi gözlü yiğit. |
Gökay | Türkçe | Mavi gözlü kimse. |
Gökbaran | Türkçe, Farsça, Arapça | Gökten inen yağmur. |
Gökbay | Türkçe | Mavi gözlü kimse. |
Gökbayrak | Türkçe | Gökte dalgalanan bayrak. |
Gökbel | Türkçe | Yeşil geçit. |