İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Duruiz | Türkçe | Özü temiz kimse. |
Duruk | Türkçe | 1. Durulmuş, duru, berrak. 2. Doruk. 3. Belli bir süre değişmeyen, olduğu gibi kalan. |
Durukadın | Türkçe | Özü temiz kadın. |
Durukal | Türkçe | "Yaşamın boyunca özün temiz olsun" anlamında kullanılan bir ad. |
Durukan | Türkçe | Özü temiz kimse. |
Durul | Türkçe | "Berrak, saf duruma gel" anlamında kullanılan bir ad. |
Duruöz | Türkçe | Özü temiz kimse. |
Durusan | Türkçe | Temiz tanınmış kimse. |
Durusel | Türkçe, Arapça | Saf ve berrak akan sel. |
Durusoy | Türkçe | Soylu, temiz aileden gelen kimse. |
Durusu | Türkçe | Sakin akan saf ve berrak su. |
Durutekin | Türkçe | Özü temiz olan hükümdar. |
Durutürk | Türkçe | Temiz, dürüst Türk. |
Duşize | Farsça, Arapça | (du:şi:ze) |
Duygu | Türkçe | Kimi nesne, olay veya kişilerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim, his. |
Duygun | Türkçe | Duygulu, hassas. |
Duysal | Türkçe | Duymakla, hissetmekle ilgili olan. |
Duyu | Türkçe | Algılama yeteneği. |
Dülge | Türkçe | Deste. |
Dülger | Farsça, Arapça | Yapıların tahta işlerini yapan kimse. |
Dündar | Arapça, Farsça | 1. bk. Dindar 2. T. Eski ordu düzeninde artçı birlik. - |
Dündaralp | Arapça, Farsça, Türkçe | 1. Dinine bağlı yiğit. 2. T. Eski ordu düzenindeki artçı birlikte yer alan yiğit. |
Dürdane | Arapça, Farsça | (dürda:ne) |
Dürefşan | Arapça, Farsça | 1. İnci serpen. 2. İnci gibi söz söyleyeni |
Düri | Arapça | (düri:) |
Düriye | Arapça | İnci gibi parlayan, parlak. |
Dürnev | Arapça, Farsça | Yeni inci. |
Dürri | Arapça | (dürri:) |
Dürrüşehvar | Arapça, Farsça | Padişahlara yaraşır değerde inci. |
Düşün | Türkçe | Düşünce, fikir. |
Düşünsel | Türkçe | Düşünceyle ilgili, düşünceye dayanan. |
Düşvar | Farsça, Arapça | Güç, zor. |
Düzel | Türkçe | Eline ayağına düzgün kimse. |
Düzey | Türkçe | Bir kimsenin başkalarına göre değer ve yücelik derecesi. |
Düzgün | Türkçe | 1. Düzenli, doğru. 2. Eksiksiz, kusursuz. |
Ebecen | Türkçe | Akıllı çocuk. |
Ebed | Arapça | bk. Ebet - Sonu olmayan zaman, sonsuzluk. |
Ebet | Arapça | Sonu olmayan zaman, sonsuzluk. |
Ebrak | Arapça | Çok parlak olan. |
Ebru | Farsça, Arapça | (ebru:) |
Ebubekir | Arapça | (ebu:bekir) |
Ece | Türkçe | 1. Başkan, ulu, ileri gelen. 2. Ak sakallı ihtiyar. 3. Arkadaş, dost. 1. Kraliçe. 2. Güzel kadın. 3. Büyük kardeş. 4. Ana. |
Ecebay | Türkçe | İleri gelen, saygın, zengin kimse. |
Ecebey | Türkçe | Saygın, ileri gelen bey. |
Ecegül | Türkçe, Farsça, Arapça | Gül gibi güzel kız. |
Ecehan | Türkçe | Saygın, özel kadın. Saygın hükümdar. |
Ecekan | Türkçe | Saygın bir soydan gelen kimse. |
Ecemiş | Türkçe | Çok bilmiş, olgun. |
Ecenur | Türkçe, Arapça | Nur gibi parlak ve güzel kız. |
Ecer | Türkçe | Yeni, güzel, iyi. Yeni, güzel, iyi. |