İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Ekim | Türkçe | 1. Toprağa ürün ekme işi. 2. Yılın onuncu ayı. |
Ekin | Türkçe | 1. Ekilmiş tahılın filiz vermiş biçimi, tarlada bitmiş tahıl. 2. Buğday. 3. Kültür. |
Ekinci | Türkçe | Ekin ekip biçmekle uğraşan kimse, çiftçi. |
Ekiner | Türkçe | Ekin ekip biçmekle uğraşan kimse, çiftçi. |
Ekmel | Arapça | Eksiksiz, olgun, en uygun. |
Ekrem | Arapça | 1. Çok cömert, eli çok açık. 2. Çok onurlu. |
Elâ | Farsça, Arapça | (elâ:) |
Elaldı | Türkçe | "Becerisini büyüklerinden edindi" anlamında kullanılan bir ad. |
Elânur | Farsça, Arapça | (elâ:nur) |
Elbek | Türkçe | Eli güçlü olan kimse. |
Elbeyi | Türkçe | Memleketin beyi. |
Elbirle | Türkçe | El birliği ile. |
Elbirlik | Türkçe | Bir işi yapmak için birleşme, beraberlik, dayanışma |
Elçi | Türkçe | 1. Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kimse. 2. Bir uzlaşma sağlamak için birinin yanına gönderilen kimse. 3. Peygamber. |
Elçibey | Türkçe | Beyin elçiliğini yapan kimse. |
Elçim | Türkçe | bk. Elçin - 1. Deste, tutam. 2. Daha çok yaz gecelerinde öten bir böcek türü, ağustos böceği. 3. Bulmaca, bilmece. |
Elçin | Türkçe | 1. Deste, tutam. 2. Daha çok yaz gecelerinde öten bir böcek türü, ağustos böceği. 3. Bulmaca, bilmece. |
Eldem | Türkçe | 1. Yumuşak başlı, uyumlu. 2. Cana yakın. |
Eldemir | Türkçe | Demir gibi güçlü eli olan kimse. |
Elfaz | Arapça | Sözcükler, sözler. |
Elgin | Türkçe | Garip, yabancı, gurbette yaşayan. Garip, yabancı, gurbette yaşayan. |
Elhan | Arapça | Nağmeler, ezgiler. |
Eliaçık | Türkçe | Parasını ve malını esirgemeyen, cömert. |
Elibol | Türkçe | Eliaçık, cömert. |
Elidemir | Türkçe | Eli güçlü olan kimse. |
Elif | Arapça | 1. Arap alfabesinin ilk harfi. 2. İnce uzun boylu kız. 3. Alışmış, alışkın. |
Elife | Arapça | 1. İstenilen, alışılan şey. 2. Alışılmış, alışkın. |
Elik | Türkçe | Ceylan. |
Elitaş | Türkçe | Eli taş gibi ağır ve güçlü olan kimse. |
Elitez | Türkçe | İşlerini acele ile yapan kimse. |
Eliuz | Türkçe | Becerikli, mahir kimse. |
Eliüstün | Türkçe | Başkalarından üstün olan kimse. |
Elmas | Yunanca | 1. Mücevher olarak kullanılan saydam, değerli taş. 2. Çok sevgili ve değerli. |
Elöve | Türkçe | Övülen, beğenilen kişi. |
Elöver | Türkçe | Övülen, beğenilen kişi. |
Elvan | Arapça | 1. Renkler, çeşitler. 2. Rengârenk. |
Elveda | Arapça | (elveda:) |
Elver | Türkçe | "Yardımcı ol" anlamında kullanılan bir ad. |
Elverdi | Türkçe | "Yardım etti, yardımcı oldu" anlamında kullanılan bir ad. |
Elveren | Türkçe | Yardım eden, yardımcı olan. |
Emanet | Arapça | (ema:net) (ema:net) |
Emanullah | Arapça | (ema:nullah) |
Embiya | Arapça | (embiya:) |
Emcet | Arapça | Çok şerefli, onurlu. |
Emeç | Türkçe | 1. Hedef. 2. Yamaç. 3. Henüz memeden kesilmemiş buzağı. 4. Su ve kara yosunlarının kökü andıran tutunma organı. |
Emek | Türkçe | 1. Uzun, yorucu ve özenli çalışma. 2. Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü. |
Emel | Arapça | Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek. |
Emet | Arapça | Son, sonuç. |
Emetullah | Arapça | Allah'ın kulu (kadınlar için kullanılır). |
Emin | Arapça | 1. İnanılır, güvenilir. 2. Sakıncasız, tehlikesiz. 3. Kuşkusu olmayan. |