| Otacı |
Türkçe |
Hekim, doktor. |
| Otağ |
Türkçe |
Büyük ve süslü çadır. |
| Otak |
Türkçe |
bk. Otağ - Büyük ve süslü çadır. |
| Otakçı |
Türkçe |
1. Otağ yapan veya satan kimse. 2. Orduda otağ kuran er. |
| Otamış |
Türkçe |
İyileştiren, sağaltan. |
| Otaran |
Türkçe |
1. Hayvanlar otlatan çoban. 2. Beğenen, isteyen. |
| Otay |
Türkçe |
Ateş renginde ay. |
| Otuk |
Türkçe |
1. Çakmak. 2. Çakmak taşı. |
| Oy |
Türkçe |
1. Düşünce, görüş. 2. Bir sorunla ilgili düşünceyi işaret, söz veya yazıyla belirtme. |
| Oya |
Türkçe |
1. Genellikle ipek ibrişim kullanılarak iğne, mekik, tığ veya firkete ile yapılan ince dantel. 2. İnce, güzel, nazik. |
| Oyaçiçek |
Türkçe |
İnce, kibar, nazik kız. |
| Oyal |
Türkçe |
"Düşüncesine başvur" anlamında kullanılan bir ad. |
| Oyalı |
Türkçe |
1. Oya ile süslenmiş. 2. Oya gibi güzel, zarif. |
| Oyalp |
Türkçe |
Görüş, düşünce sahibi yiğit. |
| Oybozan |
Türkçe |
Görüşe, düşünceye karşı çıkan. |
| Oyhan |
Türkçe |
Görüş, düşünce sahibi hükümdar. |
| Oykan |
Türkçe |
bk. Oyhan - Görüş, düşünce sahibi hükümdar. |
| Oykut |
Türkçe |
Kutlu, mutlu düşünceye sahip olan. |
| Oylum |
Türkçe |
İçi oyulmuş, çukur duruma getirilmiş. |
| Oymak |
Türkçe |
1. Birçok boydan oluşan, göçebe veya yerleşik topluluk, aşiret. 2. İzcilikte küçük birlik. 3. Semt, mahalle. 4. Arazinin alçak, çukur yeri. 5. Hısım, akraba. |
| Oyman |
Türkçe |
Görüş, düşünce sahibi kimse. |
| Oytun |
Türkçe |
1. Kutsal, mübarek. 2. Beğenilen, güzel yer. 3. Alçak yer, ova. |
| Oytunç |
Türkçe |
bk. Oytun - 1. Kutsal, mübarek. 2. Beğenilen, güzel yer. 3. Alçak yer, ova. |
| Ozan |
Türkçe |
1. Şiir yazan, şair. 2. Halk şairi. 3. Şakacı, güzel ve tatlı konuşan. |
| Ozanalp |
Türkçe |
Şakacı, tatlı dilli, şiir söyleyen yiğit. |
| Ozanay |
Türkçe |
Şakacı, tatlı dilli, şiir söyleyen kimse. |
| Ozaner |
Türkçe |
Şakacı, tatlı dilli, şiir söyleyen kimse. |
| Ozansoy |
Türkçe |
Şakacı, tatlı dilli, şiir söyleyen bir soydan gelen. |
| Ozansü |
Türkçe |
Şakacı, tatlı dilli, şiir söyleyen asker. |
| Ozgan |
Türkçe |
Öne geçen, kazanan, başarılı. |
| Öbek |
Türkçe |
Yığın, takım, grup. |
| Öcal |
Türkçe |
"Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al" anlamında kullanılan bir ad. |
| Öçal |
Türkçe |
bk. Öcal - "Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al" anlamında kullanılan bir ad. |
| Ödül |
Türkçe |
1. Bir başarı karşılığında verilen armağan, mükâfat. 2. Bir iyiliğe karşılık olarak verilen armağan. |
| Öge |
Türkçe |
1. Çok akıllı. 2. Yaşlı kimse. 3. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 4. Hekim. 5. Ün, şöhret. |
| Ögeday |
Moğolca |
1. Çok akıllı, bilgili. 2. Büyük Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın oğlu. |
| Öger |
Türkçe |
Akıllı, bilgili kimse. |
| Öget |
Türkçe |
1. Beğenilen, aranılan, övülen. 2. İyi, güzel. |
| Ögetürk |
Türkçe |
Akıllı, bilgili Türk. |
| Öğe |
Türkçe |
bk. Öge - 1. Çok akıllı. 2. Yaşlı kimse. 3. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 4. Hekim. 5. Ün, şöhret. |
| Öğet |
Türkçe |
bk. Öget - 1. Beğenilen, aranılan, övülen. 2. İyi, güzel. |
| Öğmen |
Türkçe |
Harman. |
| Öğrünç |
Türkçe |
Sevinç. |
| Öğün |
Türkçe |
1. Zaman, vakit. 2. Kez, defa. 3. Önde, ileride olan. |
| Öğünç |
Türkçe |
bk. Övünç - Övünmeye yol açan, övünülecek şey. |
| Öğür |
Türkçe |
1. Aynı yaşta olanlar, yaşıt, akran. 2. Dost, arkadaş. 3. Öğrenmiş, alışmış. |
| Öğüş |
Türkçe |
Çok, fazla. Çok, fazla. |
| Öğüt |
Türkçe |
Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz. |
| Öğütal |
Türkçe |
"Öğüt dinle" anlamında kullanılan bir ad. |
| Ök |
Türkçe |
Akıl, hatır, zekâ, zihin. |