İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Öngül | Türkçe, Farsça, Arapça | İlk çocuğa verilen bir ad. |
Öngün | Türkçe | 1. Evvelki gün, bir önceki gün. 2. Ses, gürültü. |
Öngüt | Türkçe | 1. Saklanarak yanaşma, izinden yürüme. 2. Hücum etmek için elverişli yer. |
Öniz | Türkçe | Daha önce iz bırakmış olan, ünlü. |
Önkal | Türkçe | "Önde ol, ileride ol" anlamında kullanılan bir ad. |
Önnur | Türkçe, Arapça | İlk çocuğa verilen bir ad. |
Önol | Türkçe | "Başta gel, önde ol" anlamında kullanılan bir ad. |
Önsal | Türkçe | "Önde ol, ileride ol" anlamında kullanılan bir ad. |
Önsav | Türkçe | Başta gelen düşünce. |
Önsel | Türkçe | Hiçbir denemeye dayanmayan, yalnız akıl yoluyla yapılan. |
Önsoy | Türkçe | Tanınan, önde gelen soydan olan kimse. |
Öntaş | Türkçe | Güçlü, lider olan kimse. |
Önür | Türkçe | 1. Kendinden önceki, eski. 2. Öne geçen, ileriye giden. |
Ören | Türkçe | 1. Eski yapı veya kent kalıntısı. 2. Kent, şehir. 3. Köy. 4. Bitek ova. 5. Ormanlık yer. |
Örenel | Türkçe | Eliyle bir şeyler ören kimse. |
Örengül | Türkçe, Farsça, Arapça | Yaban gülü. |
Örfi | Arapça | Törenlerle, âdetlerle ilgili. |
Örfiye | Arapça | Törelerle, âdetlerle ilgili. |
Örge | Türkçe | 1. Yükselen, yukarı çıkan. 2. Yukarı, üst. 3. Herhangi bir yapıttaki süsleyici öge. |
Örgen | Türkçe | 1. Organ. 2. İnce halat, urgan. |
Örik | Türkçe | bk. Örük - 1. Yüksek, yüce. 2. Uzun zaman, sonsuzluk. 3. Huy, tabiat. |
Örnek | Türkçe | 1. Benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey. 2. Durumu ve niteliği benimsenmeye değer kimse. |
Örs | Türkçe | Üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli demir kütle. |
Örsan | Türkçe | Yüce adı olan. |
Örsay | Türkçe | "Yüce olarak kabul et" anlamında kullanılan bir ad. |
Örsel | Türkçe, Arapça | Sel gibi çağlayan değerli kimse. |
Örskan | Türkçe | Sağlam bir soydan gelen kimse. |
Örtan | Türkçe | Tan vaktinde doğmuş değerli kişi. |
Örtaş | Türkçe | Kuvvetli, güçlü olan değerli kişi. |
Örtay | Türkçe | Değerli, saygın kişi. |
Örük | Türkçe | 1. Yüksek, yüce. 2. Uzun zaman, sonsuzluk. 3. Huy, tabiat. |
Örün | Türkçe | 1. Açık renkli, beyazımsı. 2. Gökyüzünün açık, aydınlık durumu. 3. Çadırın tepesinde, aydınlanma için bırakılan açıklık. 4. Pencere. |
Öründü | Türkçe | Seçkin, seçilmiş, beğenilen. |
Örüner | Türkçe | Açık tenli kimse. |
Öryürek | Türkçe | Güçlü, korkusuz. |
Öşme | Türkçe | Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak. |
Ötleğen | Türkçe | Sığırcığa benzeyen ötücü bir kuş. |
Ötnü | Türkçe | Yalvarma, dileme, isteme, rica. |
Ötüken | Türkçe | 1. Oğuz Destanı'nda Tiyenşan dağlarıyla Orhun havzası arasında bulunduğu belirtilen, ormanlık, kutsal bölge. 2. Moğ. Yer ilahesi. |
Ötün | Türkçe | Yalvarma, dileme, isteme. |
Öveç | Türkçe | İki üç yaşındaki erkek koyun. |
Övet | Türkçe | Şükretme. |
Övgü | Türkçe | Birini veya bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı. Birini ya da bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı. |
Övgül | Türkçe | Övülmeye değer, nitelikli kimse. |
Övgün | Türkçe | bk. Övgül - Övülmeye değer, nitelikli kimse. |
Övgünç | Türkçe | bk. Övünç - Övünmeye yol açan, övünülecek şey. |
Övül | Türkçe | "Başarılarınla, iyi niteliklerinle kendini beğendir, övgü kazan" anlamında kullanılan bir ad. "Başarılarınla, iyi niteliklerinle kendini beğendir, övgü kazan" anlamında kullanılan bir ad. |
Övün | Türkçe | "Başarılarınla, iyi niteliklerinle kendini yücelt" anlamında kullanılan bir ad. "Başarılarınla, iyi niteliklerinle kendini yücelt" anlamında kullanılan bir ad. |
Övünal | Türkçe | "Övünerek al" anlamında kullanılan bir ad. |
Övünç | Türkçe | Övünmeye yol açan, övünülecek şey. |