| Mergen |
Moğolca |
Usta nişancı. |
| Mergube |
Arapça |
(mergu:be) |
| Mergup |
Arapça |
Sevilen, beğenilen, aranılan. |
| Meriç |
Türkçe |
Kuş iskeleti. |
| Merih |
Arapça |
1. Ateş rengi. 2. Güneş sistemini oluşturan dokuz gezegenden biri. |
| Mersin |
Rumca |
1. Yaprakları yaz kış yeşil kalan, beyaz çiçekli bir ağaç. 2. Akdeniz bölgesinde bir şehir. |
| Mert |
Farsça, Arapça |
1. Erkek. 2. Özü sözü doğru olan. |
| Mertel |
Farsça, Arapça, Türkçe |
Özü sözü doğru kimse. |
| Merter |
Farsça, Arapça, Türkçe |
Sözünün eri kimse. |
| Mertkal |
Farsça, Arapça, Türkçe |
"Her zaman sözünün eri ol" anlamında kullanılan bir ad. |
| Mertkan |
Farsça, Arapça, Türkçe |
Mert soydan gelen kimse. |
| Mertkol |
Farsça, Arapça, Türkçe |
Özü, sözü doğru, güvenilir kimse. |
| Mertol |
Farsça, Arapça, Türkçe |
"Sözünün eri ol, verdiğin sözü tut" anlamında kullanılan bir ad. |
| Merttürk |
Farsça, Arapça, Türkçe |
Sözünün eri Türk. |
| Merve |
Arapça |
1. Çakıl taşı. 2. Mekke’de hacıların yedi kez gidip geldikleri kutsal dağın adı. |
| Meryem |
Arapça |
1. Peygamber İsa’nın annesi. 2. Dindar kadın. 3. İbr. İsyan, ayaklanma. |
| Merziye |
Arapça |
bk. Marziye - Hoşa giden, beğenilen. |
| Merzuk |
Arapça |
1. Mutlu. 2. Rızkı verilmiş. |
| Merzuka |
Arapça |
(merzu:ka) |
| Mesadet |
Arapça |
Mutluluk, kutluluk. |
| Mescur |
Arapça |
1. Taşkın su, deniz. 2. Alevli ateş. |
| Meserret |
Arapça |
Sevinç, şenlik. |
| Mesih |
Arapça |
1. Meshedilmiş, kutsanmış. 2. Başka bir biçime girmiş, şekli bozulmuş. 3. Hz, İsa´nın lakabı. |
| Mesrur |
Arapça |
Memnun, sevinmiş. |
| Mesrure |
Arapça |
(mesru:re) |
| Mestan |
Farsça, Arapça |
1. Savruk kimse. 2. Sarhoşlar. |
| Mestinaz |
Farsça, Arapça |
Çok nazlı, naz sarhoşu. |
| Mestur |
Arapça |
1. Örtülü, kapalı, gizli. 2. Namuslu. |
| Mesture |
Arapça |
(mestu:re) |
| Mesude |
Arapça |
(mesu:de) |
| Mesure |
Arapça |
(mesu:re) |
| Mesut |
Arapça |
Mutlu, sevinçli, bahtiyar. Mutlu, sevinçli, bahtiyar. |
| Meşahir |
Arapça |
(meşa:hir) |
| Meşale |
Arapça |
1. Ucunda alev çıkararak yanıcı bir madde bulunan aydınlatmaya yarayan değnek. 2. Herhangi bir konuda ışık tutan kimse, önder. |
| Meşhur |
Arapça |
Ünlü, şöhretli, tanınmış. |
| Meşkûr |
Arapça |
1. Beğenilmiş, övülmüş. 2. Teşekkür edilmeye değer olan. |
| Meşkûre |
Arapça |
(meşkû:re) |
| Meşru |
Arapça |
(meşru:) |
| Mete |
Türkçe |
Büyük Türk-Hun İmparatoru. (M.Ö. 209-174) |
| Metehan |
Türkçe |
Hükümdar olan Mete. |
| Methiye |
Arapça |
1. Övgü. 2. Birini veya bir şeyi övmek için yazılmış şiir. |
| Metin |
Arapça |
Sağlam, dayanıklı, güçlü. |
| Metine |
Arapça |
(meti:ne) |
| Metiner |
Arapça, Türkçe |
Sağlam, dayanıklı, güçlü kimse. |
| Metinkaya |
Arapça, Türkçe |
Sağlam, dayanıklı, güçlü kimse. |
| Meva |
Arapça |
(meva:) |
| Mevcude |
Arapça |
(mevcu:de) |
| Mevcut |
Arapça |
1. Var olan, bulunan. 2. Hazır olan, hazır bulunan. |
| Mevdut |
Arapça |
Sevilmiş, sevilen. |
| Mevhibe |
Arapça |
Allah vergisi, ihsan, bağış. |