İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Meliha | Arapça | Güzel, şirin, sevimli. |
Melik | Arapça | 1. Hükümdar, hakan. 2. Tanrı adlarındandır. |
Melike | Arapça | 1. Kadın hükümdar. 2. Padişah karısı. |
Melikhan | Arapça, Türkçe | Hükümdar. |
Melikşah | Arapça, Farsça | Hükümdar. |
Melis | Rumca | 1. Bal, tatlı şey, sevgili, can. 2. Bal arısı. 3. Çayır, çayırlık. 4. Oğul otu. |
Melisa | Rumca | bk. Melis - 1. Bal, tatlı şey, sevgili, can. 2. Bal arısı. 3. Çayır, çayırlık. 4. Oğul otu. |
Melissa | Rumca | bk. Melis - 1. Bal, tatlı şey, sevgili, can. 2. Bal arısı. 3. Çayır, çayırlık. 4. Oğul otu. |
Meliz | bk. Melis. - 1. Bal, tatlı şey, sevgili, can. 2. Bal arısı. 3. Çayır, çayırlık. 4. Oğul otu. | |
Melodi | Fransızca | Belli bir kurala göre yaratılan, kulağa hoş gelen ses dizisi. |
Meltem | Türkçe | Yazın karadan denize doğru esen mevsim rüzgârı. |
Melûl | Arapça | 1. Usanmış, bıkmış. 2. Hüzünlü, mahzun. |
Memduh | Arapça | Övülmüş, övülecek. |
Memduha | Arapça | Övülmüş, övülecek. |
Memik | Türkçe | Mehmet adının halk dilinde bozulmuş biçimi. |
Memiş | Türkçe | Mehmet adının halk dilinde bozulmuş biçimlerinden biri. |
Memnun | Arapça | 1. Sevimli, sevinçli. 2. Razı olan, kabul eden. |
Memnune | Arapça | (memnu:ne) |
Memo | Türkçe | Mehmet adının halk dilinde bozulmuş biçimi. |
Memun | Arapça | Korkusuz, tehlikesiz, sağlam. |
Menaf | Arapça | 1. Dağın sivri tepesi. 2. Arap tarihinde Kureyş kabilesini oluşturan boylardan biri. |
Menderes | Rumca | Bir akarsu yatağının az eğimli koyak tabanlarında ve ova düzlüklerinde çizdiği S harfine benzeyen kıvrım. |
Menekşe | Farsça, Arapça | Mor renkli, güzel kokulu çiçekler açan, çok yıllık otsu bir bitki. |
Menevşe | Farsça, Arapça | bk. Menekşe - Mor renkli, güzel kokulu çiçekler açan, çok yıllık otsu bir bitki. |
Mengi | Türkçe | bk. Mengü - Ölümsüz, sonsuz, ebedîleştirilmiş. Ölümsüz, sonsuz, ebedîleştirilmiş. |
Mengli | Türkçe | Benli, beni olan. |
Mengûş | Farsça, Arapça | Küpe. |
Mengü | Türkçe | Ölümsüz, sonsuz, ebedîleştirilmiş. Ölümsüz, sonsuz, ebedîleştirilmiş. |
Mengüalp | Türkçe | Ölümsüz yiğit. |
Mengübay | Türkçe | Ölümsüz kimse. |
Mengüberti | Türkçe | "Tanrı verdi" anlamında kullanılan bir ad. |
Mengücek | Türkçe | Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar´ı içine alan bölgeyi fethederek XIII. yy.´ın ilk yarısına kadar elinde tutan Türk sülalesi. |
Mengüç | Türkçe | Yaşlı. |
Mengüer | Türkçe | Adı ölümsüzleşmiş kimse. |
Mengütaş | Türkçe | Ölümsüz anıt. |
Mengütay | Türkçe | Adı ölümsüzleşmiş kimse. |
Mengütekin | Türkçe | Adı ölümsüzleşmiş hükümdar. |
Mennan | Arapça | 1. Çok ihsan eden, veren. 2. Tanrının adlarındandır. |
Mensup | Arapça | Bir kimseyle, bir şeyle ilgisi veya bağıntısı bulunan. |
Mensur | Arapça | 1. Saçılmış, dağılmış. 2. Ölçüsüz, uyaksız, manzum olmayan söz. |
Mensure | Arapça | (mensu:re) |
Menşur | Arapça | 1. Dağıtılmış, yayılmış, neşrolunmuş. 2. Eskiden padişahların verdiği vezirlik. |
Menşure | Arapça | (menşu:re) |
Menzur | Arapça | 1. Adanmış, söz verilmiş. 2. Adak olarak belirtilmiş. |
Menzure | Arapça | (menzu:re) |
Meral | Moğolca | Geyik, ceylan. Geyik, ceylan. |
Meram | Arapça | İstek, niyet, amaç. |
Mercan | Arapça | 1. Tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler oluşturan, mercanlar sınıfının örneği olan, kırmızı kalker iskeletli hayvan. 2. Bu hayvanın iskeletinden elde edilen ve süs eşyaları yapımında kullanılan madde. 3. Açık kırmızı renkte bir balık türü. |
Merdan | Farsça, Arapça | Erkekler, yiğitler, mertler. |
Merdi | Farsça, Arapça | 1. Mertlik, erlik. 2. Cesaret, yüreklilik. 3. İnsanlık. |