| Demiryürek |
Türkçe |
DGüçlü, yürekli kimse. |
| Demokan |
Türkçe |
Amlayışlı kimse. |
| Demren |
Türkçe |
bk. Temren - Ok, kargı gibi silahların ucundaki sivri demir. |
| Dengiz |
Türkçe |
bk. Deniz - 1. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu, büyük su kütlesi. 2. Çok, bol. |
| Dengizer |
Türkçe |
bk. Denizer - Deniz adamı, denizci. |
| Deniz |
Türkçe |
1. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu, büyük su kütlesi. 2. Çok, bol. |
| Denizalp |
Türkçe |
Yiğit denizci. |
| Denizcan |
Türkçe, Farsça, Arapça |
Deniz adamı, denizci. |
| Denizel |
Türkçe |
Deniz adamı, denizci. |
| Denizer |
Türkçe |
Deniz adamı, denizci. |
| Denizhan |
Türkçe |
Eski Türklerde deniz Tanrısı. |
| Denizman |
Türkçe |
Denizci. |
| Denizmen |
Türkçe |
bk. Denizman - Denizci. |
| Deniztekin |
Türkçe |
Deniz adamı, denizci. |
| Denk |
Türkçe |
1. Aynı yaş ve değerde olan. 2. Uygun, nitelik yönünden eşit. |
| Denkel |
Türkçe |
Ölçülü, uyumlu kimse. |
| Denker |
Türkçe |
Ölçülü, uyumlu kimse. |
| Denktaş |
Türkçe |
1. Akran, aynı yaşta bulunan kimse, yaşıt. 2. Haktan yana olan, adil. |
| Denli |
Türkçe |
Terbiyeli, saygılı, ölçülü kimse. |
| Denlisoy |
Türkçe |
Terbiyeli, saygılı, ölçülü soydan gelen kimse. |
| Deren |
Türkçe |
Derleyen, toplayan. Derleyen, toplayan. |
| Derenel |
Türkçe |
Toplayan, bir araya getiren kimse. |
| Derin |
Türkçe |
1. Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. 2. Yoğun. 3. İçten gelen. |
| Derinkök |
Türkçe |
Soyu çok eskilere giden kimse. |
| Derinöz |
Türkçe |
Özünde yücelik olan kimse. |
| Derlen |
Türkçe |
"Düzgün bir biçimde toplan, düzenli ol" anlamında kullanılan bir söz. |
| Derman |
Farsça, Arapça |
1. İlaç. 2. Çare. 3. Güç, kuvvet. |
| Derviş |
Farsça, Arapça |
1. Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse. 2. Alçak gönüllü, hoşgörülü kimse. |
| Dervişani |
Farsça, Arapça |
(dervişa:ni:) |
| Dervişhan |
Farsça, Arapça, Türkçe |
Alçak gönüllü hükümdar. |
| Derya |
Farsça, Arapça |
(derya:) (derya:) |
| Deryadil |
Farsça, Arapça |
(derya:dil) |
| Deryanur |
Farsça, Arapça |
(derya:nur) |
| Deste |
Farsça, Arapça |
Demet, tutam, bağlam. |
| Destegül |
Farsça, Arapça |
Gül demeti. |
| Devin |
Türkçe |
1. Hareket, kımıldanış. 2. Çaba, gayret. |
| Deviner |
Türkçe |
Hareketli, gayretli kimse. |
| Devlet |
Arapça |
1. Büyük mutluluk. 2. Kut talih. 3. Büyük aşama, orun, mevki. 4. Toprak bütünlüğü ve siyasal örgütü olan bir ulusun oluşturduğu hukuksal varlık. |
| Devlettin |
Arapça |
Dinin mutluluğu, uğuru, büyüklüğü. |
| Devran |
Arapça |
1. Dünya, felek. 2. Zaman. 3. Talih, yazgı. |
| Devrim |
Türkçe |
Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişme. |
| Devrimer |
Türkçe |
Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişmeden yana olan kimse. |
| Diba |
Farsça, Arapça |
(di:ba:) |
| Dicle |
Arapça |
1. Ulu ırmak. 2. Anadolu'dan doğarak Irak'tan geçen, Fırat ile birleşerek Şattülarap adıyla Basra körfezine dökülen nehir. |
| Diclehan |
Arapça, Türkçe |
Büyük ırmak gibi çağlayan, çalışıp çaba gösteren hükümdar. |
| Didar |
Farsça, Arapça |
(di:da:r) |
| Didem |
Farsça, Arapça, Türkçe |
(di:dem) |
| Didim |
Türkçe |
Taç. |
| Dik |
Türkçe |
1. Yatay bir düzleme göre yerçekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan. 2. Sert, aksi. 3. Sert, kalın, tok |
| Dikalp |
Türkçe |
Sert, aksi yiğit. |