İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Dağa | Türkçe | Yayla, yüksek yer. |
Dağaşan | Türkçe | Dağları aşan, korkusuzca dolaşan kimse. |
Dağdelen | Türkçe | Dağları delen, çok kararlı ve çalışkan kimse. |
Dağhan | Türkçe | Eski Türklerde dağ Tanrısı. |
Dağtekin | Türkçe | Dağlara hükmeden hükümdar. |
Dâhi | Arapça | (dâ:hi) |
Dai | Arapça | (da:i:)) |
Daim | Arapça | (da:im) |
Daime | Arapça | (da:ime) |
Dal | Türkçe | 1. Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. 2. Arka, sırt. 3. Kol. |
Dalan | Türkçe | 1. Biçim, şekil. 2. İnce, narin, zarif. |
Dalay | Türkçe | Deniz. |
Dalayer | Türkçe | Deniz adamı. |
Dalbaş | Türkçe | Koruyucu. |
Dalboğa | Türkçe | Koruyucu yürekli kimse. |
Dalda | Türkçe | Kuytu yer, barınak. |
Daldal | Türkçe | Kahraman, yiğit. |
Daldiken | Türkçe | Ağaç yetiştiren kimse. |
Dalgıç | Türkçe | Genellikle özel donanımla su yüzeyi altında çalışmayı meslek edinen kimse. |
Dalım | Türkçe | "Gücüm, kuvvetim" anlamında kullanılan bir ad. |
Dalkılıç | Türkçe | 1. Kılıcını çekmiş olan. 2. Gönüllü, fedai. |
Dalkoç | Türkçe | Koruyucu, arka çıkıcı kimse. |
Dalokay | Türkçe | Çok beğenilen kimse. |
Daltekin | Türkçe | Koruyucu, kayırıcı hükümdar. |
Dalyan | Türkçe | 1. Deniz, göl ve nehirlerde kıyılara yakın kurulan büyük balık avlama yeri. 2. Denizde yüzeye yakın yosunlu kaya. 3. Deniz kıyılarında ve denizin dibinde dalgalı biçimde görülen kum. |
Damar | Türkçe | 1. Canlı varlıklarda kan dolaşımına yarayan kanal. 2. Yer altında belli bir maden alanı. 3. Huy, yaradılış. 4. Tür. |
Damla | Türkçe | Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda su vb. sıvı. |
Dânâ | Farsça, Arapça | (da:na:) |
Danış | Türkçe | Önemli bir konuda birkaç kişinin konuşması. |
Danışman | Türkçe | 1. Bilgili ve düşüncesinden yararlanmak için danışılan kimse. 2. Bilgin. |
Daniş | Farsça, Arapça | (da:niş) |
Danişment | Farsça, Arapça | (da:nişment) |
Danyal | İbranice | 1. Kutsal kitapta adı geçen İsrail peygamberi. 2. İbranice de bu ad “Tanrı benim yargıcımdır” anlamındadır. |
Dara | Farsça, Arapça | (da:ra:) |
Darcan | Türkçe, Farsça, Arapça | Aceleci, sıkıntılı. |
Darga | Türkçe | Başkan, lider. |
Daver | Farsça, Arapça | (da:ver) |
Davran | Türkçe | 1. "Hazır ol, hazırlan" anlamında kullanılan bir ad. 2. "İşe giriş, el at, başla" anlamında kullanılan bir ad. 3. Hazırlık. |
Davut | İbranice | 1. Sevgili, aziz. 2. İsraillilerin, sesinin güzelliği ve şairliği ile tanınan hükümdar ve peygamberi. |
Daya | Farsça, Arapça | Çocuğa bakan dadı, sütnine, taya. |
Dayahatun | Farsça, Arapça, Türkçe | Çocuğa bakan dadı, sütnine, taya. |
Dayanç | Türkçe | 1. Sabır, katlanma gücü. 2. Dayanıklılık, sağlamlık. |
Dayar | Türkçe | Hazır, hazırlanmış. |
Daye | Farsça, Arapça | (da:ye) |
Dayı | Türkçe | 1. Annenin erkek kardeşi. 2. Birini kayırıp koruyan saygın kimse. 3. Kabadayı, külhanbeyi. 4. Güzel, iyi. |
Daylak | Türkçe | 1. Sakalı, bıyığı çıkmamış delikanlı. 2. İnce uzun boylu kimse. |
Dede | Türkçe | 1. Babanın veya ananın babası. 2. Ata. 3. Mevlevi tarikatında çile doldurmuş dervişlere verilen san. |
Define | Arapça | (defi:ne) |
Defne | Yunanca | Defnegillerden, yaprakları güzel kokulu, kış yaz yeşil kalan bir ağaç. |
Değer | Türkçe | 1. Yüksek nitelik. 2. Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse. 3. Bir şeyin önemini belirten ölçü, karşılık. |