| Sayru |
Türkçe |
bk. Sayrı - Hasta. |
| Sayvan |
Türkçe |
1. Gölge yapan siper, şemsiye. 2. Üzüm kurutmak için yapılan çardak. |
| Sayyat |
Arapça |
Avcı. |
| Sazak |
Türkçe |
1. Kuvvetli ve soğuk esen yel. 2. Soğuk yelle birlikte yağan hafif kar. 3. Bataklık, sazlık. 4. Küçük pınar, kaynak. |
| Seba |
Arapça |
Yedi sayısı. |
| Sebahat |
Arapça |
bk. Sabahat - Güzellik, yüz güzelliği. |
| Sebahattin |
Arapça |
bk. Sabahattin - Dinin güzelliği. |
| Sebat |
Arapça |
1. Yerinde durma, kımıldamama. 2. Sözünden, kararından vazgeçmeme. |
| Sebati |
Arapça |
(seba:ti) |
| Sebih |
Arapça |
Yüzme, yüzüş. |
| Sebil |
Arapça |
1. Yol, büyük cadde. 2. Su dağıtılan yer. 3. Hayır için parasız dağıtılan su. |
| Sebile |
Arapça |
(sebi:le) |
| Seblâ |
Arapça |
(seblâ:) |
| Sebu |
Farsça, Arapça |
(sebu:) |
| Sebük |
Farsça, Arapça |
1. Hafif, yeğni. 2. Çabuk, hızlı. 3. Ağırbaşlı olmayan. 4. Sevgili, aziz. |
| Sebükalp |
Farsça, Arapça, Türkçe |
Hızlı, atak yiğit. |
| Sebüktekin |
FaTürkçe, Türkçe |
Hızlı, atak hükümdar. |
| Secahat |
Arapça |
Yumuşak huyluluk. |
| Seçen |
Türkçe |
İyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayıran kimse. |
| Seçgül |
Türkçe, Farsça, Arapça |
Seçkin, seçilmiş güzel. |
| Seçik |
Türkçe |
Seçilmiş, seçkin. |
| Seçil |
Türkçe |
"Benzerlerin arasından seçil, beğenil, üstün ol, sevgi ve saygı gör" anlamında kullanılan bir ad. |
| Seçilay |
Türkçe |
Seçilmiş, seçkin güzel. |
| Seçim |
Türkçe |
Seçme işi. |
| Seçkin |
Türkçe |
Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, seçilen. |
| Seçkiner |
Türkçe |
Üstün, seçilmiş, beğenilen kimse. |
| Seçme |
Türkçe |
Seçilmiş, üstün. |
| Seçmeer |
Türkçe |
Seçilmiş, üstün kişi. |
| Seçmen |
Türkçe |
Seçme işini yapan, seçen. |
| Seçmener |
Türkçe |
Seçen kimse. |
| Seda |
Arapça |
(seda:) (seda:) |
| Sedanur |
Arapça |
(seda:nur) |
| Sedat |
Arapça |
1. Doğruluk, hatasızlık. 2. Doğru ve haklı şey. |
| Sedef |
Arapça |
Midye ve istiridye gibi deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan pırıltılı, beyaz, gök kuşağı renkli değerli madde. |
| Seden |
Türkçe |
Uyanık, tetikte, gözü açık olan. |
| Sedit |
Arapça |
Doğru, hak. |
| Sefa |
Arapça |
(sefa:) (sefa:) |
| Sefer |
Arapça |
1. Yolculuk. 2. Savaş. |
| Seferî |
Arapça |
1. Yolcu olan. 2. Savaş durumu. |
| Seğmen |
Türkçe |
Bayram günlerinde, düğünlerde, törene yerli giysilerle, atlı ve silahlı olarak katılan yiğit. |
| Seha |
Arapça |
(seha:) (seha:) |
| Sehavet |
Arapça |
(seha:vet) |
| Seher |
Arapça |
Sabahın gün doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı. |
| Sehergül |
Arapça, Farsça |
Tan vakti açan gül. |
| Sehernaz |
Arapça, Farsça |
Seher vakti nazlanan kimse. |
| Sehhar |
Arapça |
Büyü gibi bir kuvvetle çeken, büyüleyici. |
| Sehhare |
Arapça |
(sehha:re) |
| Sehi |
Farsça, Arapça |
(sehi:) |
| Sehran |
Arapça |
Geceleri uyanık duran. |
| Sekine |
Arapça |
1. Sakin olma, dinlenme. 2. Gönül rahatlığı, huzur, erinç. 3. Din görevlerini yerine getirmekten doğan sevinç ve huzur. |