İsim | Kökeni | Anlamı |
---|---|---|
Sahire | Arapça | (sa:hire) |
Sahra | Arapça | Kır, ova, çöl. |
Sahure | Arapça | (sa:hu:re) |
Saibe | Arapça | (sa:ibe) |
Saide | Arapça | 1. Mutlu, uğurlu. 2. İbadet etmiş, Allah’a karşı görevlerini yapmış kimse. |
Saika | Arapça | (sa:ika) |
Saim | Arapça | (sa:im) |
Saime | Arapça | (sa:ime) |
Saip | Arapça | (sa:ip) |
Sair | Arapça | (sa:ir) |
Saire | Arapça | (sa:ire) |
Sait | Arapça | 1. Kutlu, uğurlu. 2. İbadet etmiş, Tanrıya karşı görevini yapmış kimse. |
Sak | Türkçe | Bilgili, akıllı, zeki, uyanık. |
Saka | Arapça | 1. Evlere çeşmeden su taşıyan kimse. 2. Serçegillerden, başında ve boynunda kırmızı, sarı tüyler bulunan, güzel öttüğü için kafeste beslenen küçük bir kuş. |
Sakın | Türkçe | "İhtiyatlı, temkinli ol, kendini koru" anlamında kullanılan bir ad. |
Sakıp | Arapça | (sa:kıp) |
Saki | Arapça | (sa:ki) |
Sakibe | Arapça | (sa:kibe) |
Sakin | Arapça | (sa:kin) |
Sakine | Arapça | (sa:kine) |
Sakman | Türkçe | 1. Uyanık, akıllı kimse. 2. Sessiz, sakin kimse. |
Sal | Türkçe | 1. Bir tür ilkel ırmak veya deniz taşıtı. 2. Boy. 3. Yel, rüzgâr. 4. Büyük sarp kaya. 5. Kıyı, kenar. |
Sala | Türkçe | Sırayla ekimde, köyce ekime ayrılan yer. |
Salâh | Arapça | 1. Düzelme, iyileşme, iyilik. 2. Barış. 3. Dine olan bağlılık. |
Salâhattin | Arapça | bk. Selâhattin - Dinine bağlı kimse. |
Salâhi | Arapça | (salâ:hi) |
Salan | Türkçe | 1. Otlak, mera. 2. Dinlendirilen tarla, toprak. |
Salâr | Farsça, Arapça | (sa:lâr) |
Salcan | Arapça, Farsça | bk. Selcan - Coşkulu, taşkın yaradılışlı, hareketli olan kimse. |
Saldam | Türkçe | Ciddilik, ağırbaşlılık. |
Salgur | Türkçe | Saldıran, saldırgan. |
Salık | Türkçe | 1. Haber, bilgi. 2. Tavsiye. |
Salıkbey | Türkçe | Tavsiye edilen bey. |
Salıkbike | Türkçe | Tavsiye edilen, beğenilen kadın. |
Salınbike | Türkçe | Salınan, nazlanan kadın. |
Salih | Arapça | (sa:lih) |
Saliha | Arapça | (sa:liha) |
Salim | Arapça | (sa:lim) |
Salime | Arapça | (sa:lime) |
Salis | Arapça | (sa:lis) |
Salise | Arapça | (sa:lise) |
Salkım | Türkçe | 1. Üzüm gibi birçoğu bir sap üzerinde bir arada bulunan yemiş. 2. Üzerinde kısa saplı dallar bulunan çiçek topluluğu. 3. Akasya. |
Salkın | Türkçe | 1. Güneşsiz, serin. 2. Soğuk rüzgâr. |
Salman | Türkçe | Başıboş, serbest, özgür. |
Saltan | Türkçe | 1. Tek, yalnız. 2. Temiz, saf. 3. Yalnız başına giden. |
Saltanat | Arapça | Sultanlık, hükümdarlık. |
Saltı | Türkçe | Gezgin, yolculuk eden. |
Saltık | Türkçe | 1. Kendi başına var olan, bağımsız, koşulsuz, mutlak. 2. Salıverilmiş, bırakılmış, azat edilmiş, özgür. |
Saltuk | Türkçe | bk. Saltık - 1. Kendi başına var olan, bağımsız, koşulsuz, mutlak. 2. Salıverilmiş, bırakılmış, azat edilmiş, özgür. |
Saltukalp | Türkçe | Özgür yiğit. |