| Seyhun |
Arapça |
Akarsu. |
| Seyit |
Arapça |
1. Bir topluluğun ileri gelen kişisi. 2. Hz. Muhammed´in soyundan olan kimse. |
| Seyithan |
Arapça, Türkçe |
İleri gelen hükümdar. |
| Seylân |
Arapça |
Akma, akış. Akma, akış. |
| Seylâp |
Arapça, Farsça |
Sel, sel suyu, taşkın. |
| Seymen |
Türkçe |
bk. Seğmen - Bayram günlerinde, düğünlerde, törene yerli giysilerle, atlı ve silahlı olarak katılan yiğit. |
| Seyran |
Arapça |
Gezme, bakıp seyretme. Gezme, bakıp seyretme. |
| Seyyal |
Arapça |
Akıcı, akan, akışkan. |
| Seyyare |
Arapça |
(seyya:re) |
| Seyyide |
Arapça |
Saygın, muhterem kadın. |
| Seza |
Farsça, Arapça |
(seza:) |
| Sezai |
Farsça, Arapça |
(seza:i) |
| Sezal |
Türkçe |
Sezgili kimse. |
| Sezan |
Türkçe |
"Sezerek an, hatırla" anlamında kullanılan bir ad. |
| Sezay |
Türkçe |
"Güzeli sez, tanı" anlamında kullanılan bir ad. |
| Sezek |
Türkçe |
Duygulu, hassas, anlayışlı. Duygulu, hassas, anlayışlı. |
| Sezel |
Türkçe |
bk. Sezal - Sezgili kimse. |
| Sezen |
Türkçe |
Duyan, hisseden, anlayan, sezgili. Duyan, hisseden, anlayan, sezgili. |
| Sezer |
Türkçe |
Duygulu, hisli, anlayışlı. Duygulu, hisli, anlayışlı. |
| Sezgen |
Türkçe |
Sezgili, hisseden, duyan. Sezgili, hisseden, duyan. |
| Sezgi |
Türkçe |
Sezme, anlama yeteneği, seziş. Sezme, anlama yeteneği, seziş. |
| Sezgin |
Türkçe |
Sezme yeteneği olan, duygulu, anlayışlı. |
| Sezginay |
|
Sezme yeteneği olan, duygulu, anlayışlı. |
| Sezginbaş |
Türkçe |
Sezme yeteneği olan, duygulu, anlayışlı. |
| Sezi |
Türkçe |
Sezme yeteneği, sezgi. |
| Sezim |
Türkçe |
Sezme yeteneği, sezgi. |
| Sezin |
Türkçe |
Sezme, duyma, anlama. Sezme, duyma, anlama. |
| Seziş |
Türkçe |
Sezme işi, sezme yeteneği. |
| Sezmen |
Türkçe |
Sezen, anlayan kimse. |
| Sıba |
Türkçe |
1. Düz. 2. Kaygan. 3. Kaynak. 4. Parlak. 5. Parlatılmış. |
| Sıdal |
Türkçe |
1. Güç, kuvvet, dayanıklılık. 2. Olgunlaşmaya, erginleşmeye başlayan. 3. Öfkeli, sinirli. |
| Sıdam |
Türkçe |
Sade, yalın, düz, süssüz. |
| Sıdar |
Türkçe |
Dayanıklı, metin. |
| Sıddık |
Arapça |
Hiç yalan söylemeyen, doğru konuşan, sözünün eri. |
| Sıddıka |
Arapça |
1. Çok doğru, yalan söylemeyen. 2. Hz. Ayşe’nin lakabı. 3. Hz. Meryem’in lakabı. |
| Sıdıka |
Arapça |
bk. Sıddıka - 1. Çok doğru, yalan söylemeyen. 2. Hz. Ayşe’nin lakabı. 3. Hz. Meryem’in lakabı. |
| Sıdkı |
Arapça |
İçi, yüreği temiz, doğru kimse. |
| Sıdkıye |
Arapça |
İçi, yüreği temiz, doğru kimse. |
| Sığın |
Türkçe |
1. Bir tür geyik, karaca. 2. Kuş sürüsü. 3. Şehit düşülen yer. 4. Çok, bol. 5. Saldırı karşısında sinmiş kimse. |
| Sıla |
Arapça |
Doğup büyüdüğü yere gidip ayrı kaldığı yakınlarına kavuşma. |
| Sılan |
Türkçe |
Rahat, huzurlu. |
| Sılgın |
Türkçe |
1. Kırık dökük. 2. Dağınık. 3. Sıkıntılı, kederli. 4. Çekingen, gözü korkmuş. |
| Sıngın |
Türkçe |
Ürkek, çekinen. |
| Sıral |
Arapça, Türkçe |
"Sır olarak al, sır olarak sakla" anlamında kullanılan bir ad. |
| Sıralp |
Arapça, Türkçe |
Sır saklayan yiğit. |
| Sırat |
Arapça |
1. Yol. 2. Cehennemin üzerinde kurulmuş olduğuna inanılan dar ve geçilmesi güç köprü. |
| Sırga |
Türkçe |
Küpe. |
| Sırma |
Türkçe |
1. Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel. 2. Sarı ve güzel saç. |
| Sırmahan |
Türkçe |
Sarı ve güzel saçlı güzel. |
| Sırrı |
Arapça |
Sır saklamasını bilen kimse. |